Haber

İnşaat Mühendisleri Odası: Ülkemizin riskli yapı stoğu şişiriliyor

KERİM UĞUR

İnşaat Mühendisleri Odası (IMO) İzmir Şube Başkanı Hareket Ulutaş Ayatar, “Ülkemizin 10 milyonluk yapı stokunda önemli sayıda riskli bina var ve bu durum on yıllardır biliniyor ve söyleniyor. Ayrıca riskli yapılar da var. Birkaç yılda bir çıkarılan imar aflarıyla bina stoku daha da şişiyor.Ayrıca her yıl 100 bin civarında yeni bina yapılıyor. Yeni yapılan bu binaların sağlıklı ve güvenli olup olmadığı konusunda hala derin şüpheler var” dedi.

İnşaat Mühendisleri Odası, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depreminin birinci yıl dönümü nedeniyle Türkiye genelinde eş zamanlı basın toplantısı düzenledi. İzmir Şubesi’nden yapılan açıklamada, Türkiye’deki riskli yapı stokunun şişirildiği belirtildi.

Eylem Ulutaş Ayatar’ın açıklaması şöyle:

“Resmi bilgilere göre, 50 binden fazla insanı kaybettiğimiz, 40 bine yakın binanın yıkıldığı, 200 binden fazla binanın ağır hasar gördüğü 6 Şubat 2023’te yaşanan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin üzerinden 1 yıl geçti. Elbette 6 Şubat depremleri büyüklük, şiddet, yıkıcılık ve ivme açısından yerini almıştır.Bilim adamlarının ve sismologların beklentilerini aşan depremlerdir.Geniş bir ölçekte etkili olan 6 Şubat depremlerinin de bir gerçektir. Coğrafyada bu denli büyük can ve mal kayıplarına neden olan bu olay, toplumsal bir travma olarak etkisini uzun yıllar devam ettirecektir.Böylesine sarsıcı bir felaketin ardından beklenebilecek ya da olması gereken hiçbir şey yok.Elbette önemli olan; Bugüne kadar alınmamış önlemlerin alınması için acilen harekete geçilmeli, güvenli ve sağlıklı inşaat için bilim çevreleri ve meslek odalarının önerileri hayata geçirilmelidir. Ancak geçtiğimiz yıla baktığımızda maalesef geleceğe umutla bakmamızı sağlayacak önemli bir çalışmanın yapıldığını söylemek pek mümkün değil.

2023 Şubat Depremlerinin tarihimizin en büyük depremlerinden biri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu kadar büyük ve yaygın depremler karşısında kayıpları sıfıra indirmek belki mümkün olmayabilirdi ama ortaya çıkan yıkım ve kayıpların bu kadar korkunç boyutlara ulaşmasını önlemek çok mümkündü. Ülkemizde ortalama 1,5 yılda bir yıkıcı sonuçları olan depremler yaşansa da gerekli adımlar atılmıyor. Ülkemizde milat sayılan Marmara depreminden bu yana geçen 24 yıllık süreçte atılan adımlar, yapılması gerekenlerin yanında son derece zayıftır. Elazığ ve İzmir’de son yıllarda meydana gelen nispeten sınırlı depremlerde bile meydana gelen yıkımın büyüklüğü adeta bir uyarı niteliğinde olsa da depreme hazırlıktaki zaaflar göz ardı edilmiş ve bunun sonucunda Şubat 2023 depreminin büyüklüğü göz ardı edilmiştir. mazur görüldü ve yüzbinlerce evin yıkılması veya ağır hasar görmesi ilahi takdirle açıklandı. .

“TEMEL SORUNLAR DEVAM EDİYOR”

Afet sonrası arama kurtarma, yardım ulaştırma, beslenme ve acil barınma ihtiyaçlarında kamu gücünün yetersiz kaldığı, geçmiş depremlerden ders alınmadığı kamuoyu tarafından bilinmektedir. Depremin üzerinden aylar geçmesine rağmen süreksiz yerleşim alanlarının kurulması, enkaz kaldırma işlemleri, ulaşım, elektrik, su, kanalizasyon ve iletişim gibi altyapı hizmetleri sağlanamadı. Depremlerin ilk yılını geride bırakırken, deprem bölgesinde, özellikle de depremden en çok etkilenen Antakya’da barınma, beslenme, sağlık, hijyen, içme suyu ve eğitim gibi en temel insani ihtiyaçlara ilişkin sorunlar halen devam ediyor. deprem. Yıkılmayı bekleyen ağır hasarlı yapılar insan hayatını tehlikeye atmaya devam ederken, kontrolsüz enkaz kaldırma işlemleri çevre ve insan sağlığına zarar vermekte, enkaz toplama alanları ise içme suyu kaynaklarının kirlenmesi açısından önemli riskler oluşturmaktadır.

“ŞEFFAFLIK VE KATILIM İLKELERİ ÇERÇEVESİNDE ÇALIŞMALAR YAPILMADI”

Deprem sonrası çalışmaların siyasi iktidar tarafından şeffaflık ve katılımcılık ilkeleri çerçevesinde yürütülmediğini öne süren İnşaat Mühendisleri, “Bir taraftan depremin yenilenmesine ilişkin seçim öncesinde verilen taahhütlerin yerine getirilmediği görülüyor. şehirlerin kurulması, yeni yerleşim alanlarının oluşturulması, konut ve işyeri ihtiyaçlarının karşılanması ertelenirken, diğer yandan yürütülen çalışmalar sağlıklı kentleşmeye ve kalkınmaya da katkı sağlıyor.” Güvenli yapılaşma açısından sıkıntılı örnekler içeriyor. Ayrıca deprem sonrasında şehirlerin yeniden canlandırılması ve hayatın normale döndürülmesi amacıyla 319 bini 1 yıl içinde teslim olmak üzere 650 bin konut yapılacağı yönündeki açıklamalarında siyasi iktidarın oldukça geride kaldığı görülüyor. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı hasar tespit raporlarına göre TOKİ’nin resmi internet sitesinde yayımlanan bilgiye göre, il genelinde 11 il kapsamında yıkılan veya yıkılacak toplam 674 bin 416 bağımsız bölüm bulunuyor. Orta ve hafif hasarlı yapılar hariç olmak üzere deprem bölgesi. Siyasi yetkililerin 650 bin konut yapılacağına dair vaatleri de bu ihtiyaca yöneliktir. TOKİ’nin son yılda ihale ettiği toplam konut sayısı 108 bin 936 adet oldu. Bu ihalelerin toplam bedeli 203 Milyar 973 Milyon 988 bin 559,00 Türk Lirası oldu. Bir kısmının inşaatına henüz başlanmamış olsa da tamamlanma oranı yüzde 70’in üzerinde olan konut sayısı 25 bin 119. Yani TOKİ verilerine göre kısa vadede tamamlanıp teslim edilebilecek konut miktarı 25 bin civarında. “Bu durum geçen yıl siyasetçilerin verdiği sözlerin veya belirlediği hedefin yalnızca yüzde 8’ine tekabül ediyor.”

“ÜLKENİN RİSKLİ YAPI STOKLARI ŞİŞİRİLDİ”

“Ülkemizin 10 milyonluk bina stokunda önemli sayıda riskli bina var ve bu onlarca yıldır biliniyor ve söyleniyor. Ayrıca birkaç yılda bir çıkarılan imar aflarıyla riskli bina stoku daha da şişiriliyor. Ayrıca 100 civarında da riskli bina stoku var. Her yıl bin yeni bina yapılıyor.Yeni yapılan bu binalar sağlıklı.Güvenli olup olmadığı konusunda hala derin şüpheler var.Çünkü yüksek yapı ve yüksek yoğunluklu imar izinleri tarım alanları ve sorunlu temellere sahip bölgelere,şehirlere veriliyor. benzer artışlarla ağırlaştırılıyor, mühendislik hizmetleri kağıt üzerinde kalıyor, bina üretimi ve kontrolü serbest piyasanın kuralsız kârlılık hesaplamalarına devrediliyor.Sorunlar da aynı.Kamu binalarının envanterinin 530 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Okul, hastane, yurt, hizmet binaları, spor tesisleri ve diğer tüm kamu binalarının deprem güvenliği bilinmiyor. Tüm bu aksaklıklar sonucunda her deprem mevcut yapı stoğumuzda yer alan bu riskli yapıları da etkilemektedir. bulur ve yok eder. Bunun insani, maddi ve çevresel kayıpları felaket boyutlarındadır. “Yapılması gereken, mevcut yapı stokumuzdaki riskleri tespit ederek yenilemek veya güçlendirmek, ayrıca yeni bir inşaat planının devreye alınmasıdır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu